Yeni Ufuklar'da ara
PODCAST 147
Vatandaşla birlikte şeffaflık ve hesap verebilirlik yönetimi

Sezin Üskent, Proje Uzmanı

UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile yeniden karşınızdayız. Bu bölümde, Trabzon ve İzmir’deki mahalleli kadınlarla birlikte yaptığımız hesap verebilirlik ve şeffaflık çalışmalarımızdan söz edeceğiz. ‘Vatandaşla birlikte şeffaflık ve hesap verebilirlik yönetimi’ girişimi, Ekim 2015’te başladı ve 3 ay sürdü. Yapılan çalışmalar sonucunda İzmir’in Konak ve Trabzon’un Ortahisar ilçesindeki mahalleli kadınların yönetişimde hesap verebilirlik ve etkinlik konusundaki algıları ve ihtiyaçları analiz edildi. Bu girişimi yürüten Proje Uzmanı Sezin Üskent çalışmanın amacını şöyle anlatıyor: 

Sezin Üskent: Çalışmayı tamamen iyi yönetişim ilkelerinin hayata geçirilmesi üzerine kurduk. Temel olarak yerelde vatandaşların, yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine katılımı, dolayısıyla hizmet planlamasında rol almaları. Bu hizmetler planlandıktan sonra da uygulama sürecini incelemeleri, izlemeleri. Ve sonuçlarla ilgili kurumlardan bilgi almalarına yönelik bir kapasite geliştirme çalışması yaptık. Tabii bu daha çok kapasite geliştirmeyi hedeflese de aslında daha çok biraz farkındalık boyutunda kaldı.

UNDP Türkiye: Sezin Üskent’i dinledik. Bu girişim kısa bir süre önce sona eren Kadın Dostu Kentler BM Ortak Programı sırasında yapılan çalışmalardan ilham aldı. Bu anlamda, Sezin Üskent neden İzmir ve Trabzon’un seçildiğini şöyle anlatıyor.

Sezin Üskent: Bu çalışma 2012-2014 yıllarında UNDP’nin UNFPA ile birlikte yürüttüğü Kadın Dostu Kentler programı kapsamında bir mahalle bileşeni çalışması yapılmıştı. Ve bu mahalle bileşeni çalışması, mahalle düzeyinde kadınların mahallelerde en çok ihtiyaç duydukları hizmetlerin belirlenmesi, bu hizmetlerin talep edilmesi ve mahallede kurumlar tarafından sağlanmasına yönelik çok geniş kapsamlı her türlü kapasiteyi geliştiren, savunuculuktan hizmet izleme, takip etme, dilekçe yazma, başvuruda bulunma gibi bütün detaylı yani bir vatandaşlık kapasitesi geliştirmekle ilgili faaliyetlerden tutun da kurumlarda farkındalık yaratılması, kurumların kendi planlarını yaparken aslında bu tip mahalle ekipleriyle birlikte çalışmalarına yönelik de ilk pilot çalışmalarının yapılması çalışmasıydı. Dolayısıyla zaten illerde özellikle bu çalışmada en iyi performansı sergileyen İzmir ve Trabzon’da zaten böyle bir kapasite vardı.

UNDP Türkiye: Peki, UNDP’nin 3 aylık ‘Vatandaşla birlikte şeffaflık ve hesap verebilirlik yönetimi’ girişiminde nasıl çalışmalar yapıldı? Yeniden Sezin Üskent:

Sezin Üskent: Biz bu yeni girişimde bu kapasitenin birazcık izleme, kurumları daha fazla şeffaf ve daha fazla hesap verebilir olmaya yönelik davetlerde ve biraz tabiri caizse zorlamalarda bulunmaya yönelik yeni faaliyetler koyduk. İzmir’de bu çalışmayı daha önceki programda da zaten pilot olan bir mahalleyle yeni bir mahalleyi de ekleyerek 2 mahallede yaptık. Bir mahallede daha çok eğitim ve kadınların belediyeden mahallede bulunan mahalle merkezinin yeniden yapılanmasına yönelik taleplerinin iletilmesi ve belediyenin de buna yönelik planlarını mahalleliye aktarması üzerine kurguladık. İkinci mahallede de belediye bir semt merkezi organize etmişti. İzmir’de bu çalışmayı Konak Belediyesiyle yaptık. Belediye yeni bir mahalle merkezi yapmıştı, ikinci pilot mahalleye. Fakat merkez çok yeni kurgulandığı için hangi hizmetlerin vatandaşlar tarafından istendiği ve var olan hizmetlerin vatandaşlar tarafından değerlendirilmesine yönelik bir vatandaş memnuniyet ve öneri anketi çalışması düzeyinde tuttuk. Ve her iki çalışma için de mahallede belediye yöneticilerinin katıldığı toplantılar yaptık. Aynı zamanda belediyeye de, belediye ve Konak Kent Konseyi’ne de mahalle düzeyinde çalışmaların önemi, vatandaşların mahalleden planlanan bütün hizmetlere yönelik kararlara katılımı ve kurumların mahallede hayata geçirdikleri projeleri hakkında hesap verebilirlikleriyle ilgili mahalleye geri bildirim yapmalarına yönelik eğitim, kapasite geliştirme ve farkındalık çalıştayları düzenledik. Trabzon’da çalışmanın içeriği birazcık daha farklılaştı. Trabzon’da Ortahisar Belediyesi ve Ortahisar Kent Konseyi’yle çalıştık. Ortahisar Kent Konseyi Kadın Meclisi, Ortahisar Belediyesi’nin stratejik planını bir kadın bakış açısıyla daha doğrusu bir toplumsal cinsiyet bakış açısıyla inceledi. Planın bütün hazırlık sürecinden, faaliyetlerin belirlenmesi ve performans inceleme kriterlerinin değerlendirilmesine kadar paydaş katılımı ne kadar sağlandı, kadın örgütleri ne kadar bu çalışmanın içinde yer aldılar. Trabzon’un yerel eşitlik eylem planı bu planın hazırlıklarında ne kadar yol gösterici oldu. Ve plan kapsamında planlanan bütün kadınlara yönelik hizmetlerin kadınların doğrudan faydalandığı hizmetlerin tabi buna sadece kadına yönelik hizmetler değil mahallelerde yapılan bütün hizmetlerin kadın bakış açısıyla da planlanmasına yönelik şube müdürleri, belediye meclisinin eşitlik komisyonu üyeleri ve STK’ların yer aldığı büyük bir çalıştay organize ettiler. Tabii mutfakta planı inceleme belediyedeki şeffaflık yönetimi sistemlerini tespit etmek gibi çalışmalarda yaptılar.

UNDP Türkiye: Kısa süreli bu çalışma sürdürülebilir sonuçlar elde etti. Sezin Üskent bu sonuçları ve sonuçların nasıl devam ettirilip iyileştirileceğini şöyle anlattı:

Sezin Üskent: Bu iki çalışmanın iki türlü de sürdürebilirlik boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Birinci boyutu illerin özellikle de pilot kentlerin kendi içlerindeki boyutu. Öğrendik ki İzmir’de mahallede yapılan bu vatandaş karnesinin sonuçları yeni hizmet planlamasına dâhil olacak. Ve belediye yeni mahalle toplantıları yapmak üzere de harekete geçti bir boyutu bu. İkinci boyutu mahallenin daha fazla karar mekanizmalarında yer alabilmesi için kent konseyi, kent konseyinin bir muhtarlar meclisi var. Fakat muhtarlar meclisini biraz daha katılımcı bir hale getirebilmek için mahallelerde de mahalle gönüllülerinden oluşan ismine henüz karar vermedikleri ama kısaca mahalle komiteleri diyebileceğimiz yapılanmalara gitmek üzere kent konseyi bu yıl ciddi çalışmalar yapmaya karar verdi ve bunun ilk çalışmasını gerçekleştirdiler. Ortahisar’daki uygulama sürdürülebilirliği ise kadın meclisi bu çalışmayı konseyin bütününe yayarak aslında konseyinde bir mahalle temelli bir izleme sistemi kurması gerektiğini, konseyinde mahalle temsilciliklerinin ya da mahalle ekiplerinin, gruplarının olması gerektiğini gündeme getirmiş oldu. Bunun üzerine bir çalışma yapacaklar. Sadece kadına yönelik hizmetler değil aslında kentin bütününe yönelik hizmetlerin daha detaylı incelenmesi ve şeffaflığının sorgulanması ile ilgili yeni çalıştaylar yapacaklar. Ayrıca Trabzon genelinde, Trabzon Yerel Eşitlik Eylem Planı’nın da izleneceği, büyük bir izleme raporu hazırlayacaklar. Ve umarız bu raporu 8 Mart’ta yayınlayacaklar. Bunlar illerin kendi planları. Ama tabi bu yetmez. Bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum ben bu işteki yol arkadaşları olarak. Türkiye’de bu tip örneklerin daha üst ölçekli politikalarla desteklenmesi ve iyi uygulama örneklerinin de artması için özellikle mahalle odaklı çalışmaların arttırılması, farklı kentlerde farklı pilot uygulamaların söz konusu olabileceği büyük kapsamlı mahalle düzeyinde bir katılım projelerinin ya da projelerde bu tip katılım bileşenlerinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü mahalle hakikaten giderek daha fazla önem kazanan, planlamada, kararlara katılımda çok daha temel bir düzey olmaya başladı. Dolayısıyla bu konunda ileride hazırlanacak yeni kamu yönetimi projelerinin, yeni vatandaş temelli projelerin çerçevesini oluşturması gerektiğini düşünüyorum.

UNDP Türkiye: Yeni Ufuklar’ın bu bölümüyle ile ilgili görüşlerinizi Twitter üzerinden #yeniufuklar etiketleriyle bizlere aktarmanız mümkün.  3 aylık bu girişimde mahalleli kadınlarla hesap verebilirlik ve şeffaflık konusunda çalışmalar yapıldı. Sezin Üskent, İzmir ve Trabzon’da bir araya geldiğimiz kadınların hesap verebilirlik ve şeffaflık algıları ile ilgili gözlemlerini şöyle aktarıyor.   

Sezin Üskent: Aslında tabi şeffaflık ve hesap verebilirliği bizim anladığımız anlamda yani gerçek teknik karşılığıyla algılamış olduklarını söyleyemem. Temel olarak birkaç tane algı var yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan. Birincisi evet kadınlara hesap verebilirlik nedir dediğinizde aile içindeki hesap verebilirlikten çok güzel örnekler verebiliyorlar. İşte bizim günlük harcama bütçemiz şu kadar, ben alışverişe gittim, şunları aldım. Geldiğim zamanda eşimle bunları paylaştım gibi çok basit şekilde kurgulayabiliyorlar. Kurumların da aslında onlara karşı verdikleri sözleri ne kadar hayata geçirdikleriyle ilgili bir yaklaşım üzerinden bir hesap verebilirlik algıları var. Bir taraftan da çok genel bir kabul var. O da şöyle ki; kurumların genelde vatandaşların fikrini sorduğunu ama bu fikirden ne kadar yararlanıp yararlanmadığı konusunda vatandaşların hiçbir bilgisinin olmadığını söylüyorlar. Bu birinci algı. İkinci algı; kurumların onların istediği her şeyi yapabileceğini, yapması gerektiğini daha doğrusu düşünüyorlar. Dolayısıyla bir temel vatandaşlık bilgilerinde eksiklikler var. Yani hangi kurum, hangi hizmeti nereye kadar sağlar, hangi kurum neden ne kadar sorumlu gibi bir kurumları birbirinden ayırt etme ya da işte merkezi kurumların il teşkilatlarıyla yerel yönetimler arasındaki bu temel farklılıkları bilmek gibi bir algıları yok. Hele de dezavantajlı mahallelerde bu hiç yok. Dolayısıyla da bu mahallelere daha çok belediyeler yakın durdukları için ve belediyeler mahalle temelli çalışmalar yaptıkları için her şeyi belediyeden bekliyorlar. Belediyede bir noktaya kadar aracı olabiliyor. Bir noktadan sonra hele onun sorumluluğuna girmiyorsa konunun takibini bırakıyor. Yani il müdürlükleri vatandaşa özellikle mahalle düzeyinde yaklaşmaktan çok uzaklar, eğer bu bir sosyal hizmet değilse. Sosyal hizmette biraz daha yakın oluyorlar. Bir diğer konu bu yanlış algıdan dolayı kurum belediye benim için her şeyi yapmalı çünkü ben onları oraya getirdim gibi yanlış bir yargı var. Bu algıdan dolayı da eğer bir şeyi yapmazsa çok ciddi anlamda şikâyet ediyorlar. Yani aslında hesap verebilirlik hikâyesi vatandaş gözünde şikâyetten ibaret. Yani ya çok istiyorlar ya da her şeyden şikâyet ediyorlar. Ama gerçek anlamda bir hani bu kurum bir biz ne istemişiz, bunun ne kadarı yapılmış, ne kadarı yapılmamış ve neden yapılmamış gibi çok temel soruları sormuyorlar. Vatandaşta böyle bir durum var.

UNDP Türkiye: Kadınların yönetişimde hesap verebilirlik ve etkinlik konusundaki algılarının ve ihtiyaçlarının analiz edildiği bu girişim, çalışmaların yapıldığı mahallelerde küçük çaplı girişimlerin geliştirilmesini ve uygulanmasını desteklemeyi amaçladı. Aynı zamanda yerel yönetim ve hesap verebilirlik konularında hem mahalleli kadınlara hem de kurumlara kapasite geliştirme eğitimleri sağlandı. Girişim kapsamında, vatandaşların yerel karar alma süreçlerine daha çok katılması ve bu süreçlerin yine vatandaşlarca etkin bir şekilde izlenmesi için tavsiyeler geliştirildi. Sezin Üskent, kadınların hesap verebilirlik ve şeffaflık konusundaki algılarının değişmesinde UNDP’nin bu girişiminin nasıl bir fayda sağladığını şöyle anlatıyor.

Sezin Üskent: Tabii yani aslında hesap verebilirliğin tek başına bir şey olmadığını, hesap sormanın da tek başına bir şey olmadığını, bunun bir süreç olduğunu, yani bizim önce planlamaya katılmamız gerektiğini, katılırsak uygulamayı izlersek ancak ondan sonra hesap vermenin bir parçası olduğunu birazcık gördüler. Bir diğer konu kurumlar için çok önemliydi. Kurumlar hep biz zaten kıt kaynaklarımızla bir şeyler yapıyoruz. İşte vatandaşta bizden talep ediyor, onları da kaynaklarımız ölçüsünde bu işe dâhil ediyoruz gibi böyle birazcık daha kendi dezavantajlıklarından bahsediyorlardı. Ama en azından Trabzon’da yapılan çalışma gösterdi ki tamam kısıtlı kaynaklarla bir şeyler de yapıyorsanız bile bizi bu sürece dâhil etmeniz gerekiyor. Bunun mesajını çok güzel aldılar bence. Ve ben inanıyorum ki özellikle kent konseyi kadın meclisinin dâhil olduğu yani örgütlü kadınların dâhil olduğu sistemlerde hesap verebilirlikle ilgili, karara katılmakla ilgili problemler daha kolay çözülecek. Yani bu iş birazcık kurumsallaşma istiyor. Bir nokta da şu peki biz her yerde bu kadar ciddi örgütlenme boyutlarıyla da karşılaşmıyoruz tabii ki. Özellikle de dezavantajlı nüfusun yaşadığı yerlerde. Bu mahalleler için bu gruplar için ne yapılması gerekir derseniz kurumların aslında daha fazla mahalleye gitmeleri ve vatandaşlarda bir karara katılma alışkanlığı kazandırmaları gerekiyor vatandaşa çünkü şimdiki sistem kurumların da işine geliyor. Yani vatandaş gelmesin, sorgulamasın, istemesin istiyorlar. Dolayısıyla vatandaşa yakın durma kurumun ya belirli birimlerinin sorumluluğu gibi oluyor ya da sadece mış gibi olsun diye yapılıyor. Kurumlar bir kez daha aslında vatandaşa yakın durmalarının ve vatandaşla bir şeyler yapmalarının gereğini anlamış o